Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut, kamu sağlık hizmetlerinin ileriye taşınamamasını plansız lüks harcamalara ve savurganlığa bağladı
SEVKLER: Dr. Gürkut: Devlet hastanesinin yetersiz kalması nedeniyle sevklere verilen parayla her yıl 3-4 onkoloji merkezi yapılır. Sadece bu alanda yapılacak tasarrufla, yeni hastane yapımına harcanacak para, kısa sürede öz kaynaklarla sağlanır
SAVURGANLIK: Dr. Gürkut: Son yıllarda, siyasi atamalarla şişirilen kadrolara, verimliliği denetlenmeden yurt dışı gönderilen kocaman ekiplere şahitlik ediyoruz. Özel kalem müdürleri, basın danışmanları ve yardımcıları var. Ciddi bir savurganlık sözkonusu
ŞEHİR HASTANESİ: Dr. Gürkut: Özel kamu ortaklığı modeliyle yapılması planlanan şehir hastaneleri, Türkiye’de bile çöktü. Eğer gerçekten uygulanmak istenen model buysa KKTC’ye uygun bir model değil
KARŞIYIZ: Dr. Gürkut: Sağlık Bakanlığı ve UFÜ arasında imzalanması istenen protokole temelde karşıyız. Kamusal sağlık hizmetlerinin, hangi gerekçe ile olursa olsun özele aktarılması doğru değildir
Pınar BARUT
Ülkemizin sağlık sisteminde yaşanan ve son yıllarda ayyuka çıkan eksiklikler, yaşanan yangın felaketi ve Sağlık Bakanlığı ile Uluslararası Final Üniversitesi arasında imzalanması istenen protokolle ilgili Havadis’e konuşan Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut, sert açıklamalarda bulundu.
Devletin lüks harcamalarla israf yaptığını öne süren Dr. Gürkut, yeni hastane binasının kamu kaynaklarıyla yapılabileceği konusunda ısrarını dile getirdi.
Yeni hastane binası için dile getirilen ‘Şehir Hastanesi’ modelinin, Türkiye’de bile çöktüğünü belirten Dr. Gürkut, bu modelin sakıncalarını da tek tek sıraladı.
Mecliste her daim hatırı sayılır sayılarda bulunan doktor vekiller olmasına rağmen, sağlık sisteminin neden gelişemediğine ilişkinde eleştirilerde de bulundu.
Dr. Gürkut, Kovid-19 (Korona) şüphesiyle karantina altında tutulan İran uyruklu bir hastanın, çıkan yangın sırasında hastaneden kaçtığı ve Mağusa’dan yine aynı şüpheyle getirilen hastanın da hayatını kaybettiği yönündeki iddiaları da cevapladı.
Sel felaketini hatırlattı
Dr. Gürkut, Lefkoşa’ya yapılması planlanan yeni hastane için, Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi arazisinin, yol bağlantıları sebebiyle çok uygun bir yer olduğunu, ancak, arazinin dere yatağında bulunması sebebiyle, 2010 yılında yaşanan sel felaketinin de unutulmaması gerektiğini söyledi.
Dr. Gürkut: “Örneğin, biz Ayaktan Tanı Merkezi’nin üzerine, yeni bir onkoloji bölümü inşa etmek istediğimizde, inceleme yapan teknik ekip, o binanın zemininin, daha fazla kat çıkmaya uygun olmadığını söylemişti
“Yol bağlantısı küçük bir ayrıntı”
Sağlık Bakanlığı’nın, ‘Türkiye bize 500 yataklı bir hastane yapacak ve yeri de BRT’ nin arkasındaki arazi olacak’ açıklamasının ardından, bakanlık müsteşarına konuyu sorduğunu söyleyen Dr. Gürkut, aldığı cevabı şöyle açıkladı: Müsteşar bana, hastane yapımına söz veren ekibin, 30-40 kişilik teknik bir ekip olduğunu, Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi alanında çeşitli analizler yaptıklarını ve buranın, yeni hastane için uygun olmayacağı gerekçesiyle, diğer tarafı önerdiklerini söyledi
Dr. Gürkut, BRT’nin arkasındaki arazi için yol bağlantılarının olmadığını söylemesi üzerine ise müsteşarın, ‘Milyonlarca liralık bir hastaneyi yaparken, o bağlantı yollarını yapmakta, projenin içinde değerlendirilir, o küçük bir ayrıntı’ dediğini öne sürdü.
“Sevklere harcanan parayla 3-4 onkoloji merkezi yapılır”
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı’yla yaptıkları görüşmede, yeni hastaneyi Türkiye’nin yapmasını beklemeden, öz kaynak yaratılmasını önerdiğini söyleyen Dr. Gürkut, “Bunun için de devlet kendi kurumlarında tasarrufa gitsin, biz bunu yapabiliriz” dedi.
Devlet hastanesinin, yetersiz kaldığı durumlarda yaptığı sevklere, her yıl 3-4 onkoloji merkezine harcanan miktar kadar para harcandığını ileri süren Dr. Gürkut, burada yapılacak tasarrufla, hastaneye harcanacak paranın, kısa sürede kendi kendine amorti edeceğini savundu.
Dr. Gürkut: Tabi burada işbirliği ve bilgi paylaşımı lazım. İnşaat mühendisleri, jeoloji mühendisleri, şehir planlayıcıları, doktorlar, ekonomistler, devlet yetkilileri bir araya gelmeli ve karar üretmeli
“Asgari ücretle geçinen vatandaştan bağış istemek dürüstçe değil”
Hastanedeki yangının henüz devam ettiği sırada dahi, vatandaşların ve iş sahiplerinin kendilerini arayarak, nasıl yardımcı olabileceklerini sorduğunu anlatan Dr. Gürkut, “Birçok insan bize ulaştı. Bu ülkenin insanlarıyla bir kez daha gurur duydum” dedi.
Devletin, kendi hastanemizi yapıyoruz demesi halinde, bağış kampanyasına bile gerek kalmadan, insanlarımızın kendi kendine ellerini uzatacağına inandığını belirten Dr. Gürkut, “Ama devlet düzeyinde bu kadar savurganlık devam ederken, asgari ücretle, zar zor geçinen insana bize bağışta bulunun demek, bana dürüst ve samimi gelmiyor” dedi.
“Düne kadar ‘Kalem Müdürü’ kavramı yoktu”
Sadece bu hükümet döneminde değil, son yıllarda sürekli, siyasi atamalarla getirilen insanlara, evlerinde oturmak durumunda bırakılan başarılı bürokratlara, siyasi atamalarla şişirilen kadrolara ve kamu personel sayısına, üst üste verilen resepsiyonlara, yurt dışı ziyaretleri için, verimliliği dahi denetlenmeden gönderilen kocaman ekiplere, harcırahlara, fonlara, ödeneklere, bakanlıklar düzeyinde giderek artan kalemlerde personel istihdamlarına şahitlik ettiklerini söyleyen Dr. Gürkut, “Kısa zaman öncesine kadar özel kalem müdürü diye bir kavram bile yoktu. Şimdi hepsinin, basın danışmanı, basın danışmanının yardımcısı, sekreteri falan var. Araba filoları da cabası” dedi.
Dr. Gürkut, olağanüstü durum zihniyetine dönmemiz gerektiğini, ülkenin zaten olağanüstü durumda olduğunu söyleyerek, mutlaka bu lüks kalem harcamalarından kısıntıya gidilip, bir ekonomi yaratılmasını, bununda yaşam tarzı ve yönetim zihniyetine hâkim olması gerektiğini ifade etti.
Dr. Gürkut: Tanınmıyoruz, ticaret yapamıyoruz, Türkiye yardımlarıyla ayakta durmaya çalışıyoruz. Yani biz, en son model arabaları kullanılabileceği, devlet erkânının en lüksünden takılabileceği bir durumda değiliz zaten
“Şehir hastanesi modeli mantıksız ve büyük israf”
Yapılması planlanan yeni hastane modeli hakkında da görüşlerini açıklayan Dr. Gürkut, kulaktan kulağa dolaşan şehir hastanesi modeline sert çıktı.
Dr. Gürkut: Bir özel şirket geliyor, size, çok yüksek yatak kapasiteli, dev ölçekte bir hastane yapıyor. İçinde sadece hastane değil, kuaförü, oto yıkamacısı, marketi bile oluyor. Örneğin, bin yataklı bir hastane yapılmışsa, devlet hasta garantisi vererek, 25 yıl boyunca, 900 hasta varmış gibi şirkete ödeme yapıyor. Şehir hastaneleri modeli mantıklı değil ve büyük israf
“Bu sistem Türkiye’de bile çökmüş durumda”
Şehir hastanelerinin, özel-kamu ortaklığı bir model olduğunu hatırlatan Dr. Gürkut, bu sistemin Türkiye’de bile çökmüş durumda olduğunu da vurguladı.
25 yıl önce yapılan yatırımlardaki cihazların, 25 sene sonra artık kullanımdan kalkmış olma ihtimalinin çok büyük olduğunu söyleyen Dr. Gürkut, “Israrla kendi kaynaklarımızla yapmamız gerektiğini söylüyoruz. Kamusal olmalı ve kamusal sağlık hizmeti ücretsiz olmalıdır” dedi.
“Bakanlık protokolü avantaj olarak görüyor”
Havadis’in geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkardığı, Sağlık Bakanlığı ile Uluslararası Final Üniversitesi arasında imzalanması istenen protokolle ilgili, daha önce bakanlık müsteşarıyla görüştüklerini hatırlatan Dr. Gürkut, yangın sebebiyle, konunun bir daha konuşmadığını aktardı.
“Biz, protokol olayını Pazartesi öğrendik, aynı gün Sağlık Bakanı Ali Pilli’den randevu istedik. Çarşamba sabahına randevu verildi. Ama gittiğimizde, Bakan bizimle bu konuyu konuşmaya gelmedi. Müsteşarla görüştük” diyen Dr. Gürkut, müsteşarın kendilerine, protokolü bir avantaj gibi değerlendirdiklerini ilettiğini söyledi.
Bakanlık müsteşarıyla yaptıkları görüşmenin akabinde hastane yangının yaşandığını ve herkesin şu anda bu konuya yoğunlaşmış durumda olduğunu hatırlatan Dr. Gürkut: Bu konu, önümüzdeki günlerde tekrar ele alınacak. Kamusal hizmetin, hangi gerekçe ile olursa olsun özele aktarılmasına karşıyız
Karantinadan kaçan hasta iddiası
Kovid-19 (Korona) şüphesiyle karantina altında tutulan İran uyruklu bir hastanın, çıkan yangın sırasında hastaneden kaçtığı ve Mağusa’dan yine aynı şüpheyle getirilen hastanın da hayatını kaybettiği yönündeki iddiaları da cevaplayan Dr. Gürkut şöyle konuştu: Bu vakaların hiç biri Kovid-19 (Korona) çıkmadı. Dolayısıyla bu insanlar karantinadan çıktılar. Hastalardan biri İranlı diye çok şüphe uyandırdı ama hastanın İran ile teması yok, giriş-çıkışı yok. İki hastanın sonuçları da ınfluenza çıktı. Kaçma ya da ölme yok. Taburcu edildiler