Cumhuriyet Meclisi Ekonomi Maliye Bütçe ve Plan Komitesi, 44 Milyon 360 bin 900 TL olan Cumhurbaşkanlığı bütçesini ve 3 milyon 323 bin 400 TL’lik Ombudsman bütçesini oybirliği ile kabul etti.
Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi yarın Başbakanlık ile Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı bütçelerini ele alacak.
Cumhuriyet Meclisi Ekonomi Maliye Bütçe ve Plan Komitesi, öğlen verilen aranın ardından Cumhurbaşkanlığı bütçesini görüşmeyi sürdürdü.
Aranın ardından ilk sözü CTP Milletvekili Asım Akansoy aldı.
Akansoy, Cumhurbaşkanı’nın önemi ve değerinin tartışılır olmadığını ifade ederek, özellikle Kıbrıs sorununun çözümsüz kaldığı ve hayatı etkilediği bu günlerde Cumhurbaşkanlığı makamına sorumlu bir tavır içerisinde olunması gerektiğini belirtti.
Seçilen kişilerin, örtülü ödenek bütçesinin sorumsuzluğa partisel ve günlük siyasete yönlendirilmemesinin bilincinde olduğunu söyleyerek, bu konuda ülkeyi zor durumda bırakacak söylemlere girilmemesi gerektiğini vurguladı.
Örtülü ödeneğin tartışma konusu yapılmasını eleştirerek, senfoni orkestrasının güzide bir ekip haline geldiğini ve ambargoların delinmesi açısından da kültürel aktivitelerin önemli olduğuna değinen Akansoy, bu nedenlerle de bu kalemin olabildiğince arttırılması gerektiğini söyledi.
Akansoy, Kıbrıs Konusunda farlı görüşlerin olmasının normal olduğunu ancak Cumhurbaşkanlığının görevlerini zayıflatacak söylemlerin yapılmasını doğru bulmadığını belirterek, olaya toplumun kazanımları açısından bakılmasını doğru bulduğunu kaydetti.
19 Nisan 2010’da o zamanki Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun Hürriyete, BM parametreleriyle devam edeceğini anlattığı demeçten alıntılar yaparak, kim kazanırsa kazansın BM parametreleri çerçevesinde davranmasının zorunlu olduğunu ifade eden Akansoy, geçmişten bugüne 50 yıldır federasyon görüşülüyor söylemini kabul etmelerinin mümkün olmadığını çünkü sadece Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı’nın bu konuda çalışma yaptığını savundu.
Akansoy, toplumun farklı kesimlerinin farklı ideolojileri savunmasının Cumhurbaşkanının elini zayıflatacağını yineleyerek, müzakere sürecinde neler konuşulduğunu kimsenin ayrıntılı bilmediğini ve bunun yanlış olduğunu söyledi.
Hükümet programında da yer alan işbirliği modeliyle ilgili yeterli bilgi olmadığını ve bunun altının doldurulması gereken bir söylem olduğunu savunan Akansoy, işbirliği diye bir model değil söylem olduğunu savundu.
İlkesiz bir müzakere sürecinin bir yere gidemeyeceğini söyleyen Akansoy, kendilerinin önümüzdeki dönemde kim Cumhurbaşkanı olursa olsun sürdüreceği politikayla ilgili topluma ayrıntılı bilgi vermesi gerektiğini belirtti.
Akansoy, Gueteres çerçevesinin korkulacak bir belge olmadığını, sonuca gidebilmek için bir yöntem olduğunu ifade ederek, Gueteres çerçevesi hakkında ve çıkış süreciyle ilgili ayrıntılı bilgi verdi, niye kabul edildiğine değindi ve bunun sürdürülmesi gerektiğini anlattı.
Ülkenin güçlü bir dış siyasete ihtiyaç olduğunu ve dünyanın farklı yerlerindeki temsilciliklerin bu konuda neler yaptığını bilmek istediğini kendisinin bu konuda büyük çekinceleri olduğunu ifade eden Akansoy, ”Birbirimiz bu kadar yıpratma lüksümüz nerede “ diye sordu.
CTP Milletvekili Erkut Şahali de, bütçesi ilk konuşulan kurumun Cumhurbaşkanlığı olmasının tesadüf olmadığını belirterek, dünyaya açılan en nitelikli saygı gören tartışmasız en önemli kurumun Cumhurbaşkanlığı olduğunu kaydetti.
Kıbrıslı Türklerin dünyaya entegre olma isteğinde ısrarcı olması zorunluluğunu dile getiren Şahali, Cumhurbaşkanlığının her kanalda muhataplarını zorlamasının ve yan yana gelmesinin önemine değinerek “Akıncı’nın bu konuda düşük bir profil izlediğini” savundu.
Şahali 2.Cumhurbaşkanı Talat ile Akıncı’nın temaslarını kıyaslayarak, Akıncı’nın bu konularda son derece tutuk davrandığını savunarak kendisinin bunu yanlış bulduğunu söyledi.
Akıncı’nın siyasi sorumluluğuna uygun bir değerlendirmede bulunduğunu bu açıklamanın TC’de farklı noktalarda yorumlandığını ve maksadını aşan eleştirilerde bulunulduğunu belirten Şahali, gösterilen tavrın sahiplenilen bir cumhurbaşkanlığına işaret etmediğini kaydetti.
Şahali, Kıbrıs Konusunun tarihsel süreciyle ilgili bilgiler aktararak, federal çözümün yıllar sonra tüm tarafların üzerinde mutabakat sağladığı bir görüş olduğunu dile getirdi ve cumhurbaşkanlığının demokratik yollarla seçilmiş meşru bir makam olarak ülkedeki herkesin itibar ve saygısından daha önemli olduğunu ve kimin görev süresi olduğuyla alakalı olmadığını bu makamın sorgulanmasının yanlışlığına işaret etti.
Şahali, CTP ile Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın neredeyse hiç anlaşamadığını ancak her zaman arkasında durduklarını ve “ayar vermediklerini” belirterek, Akıncı’nın da cumhurbaşkanı olarak taşıdığı önemin bilincinde tavır takındıklarını ancak Akıncı’nın yeni neslin başka ideolojilerle çalışması gerekeceği öngörüsüne de katılmadıklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanlığının önemini bir kez daha dile getiren Şahali, Kıbrıslı Türklerini dünyaya anlatma ve çözüm istencini açıklama açısından kıymetinin bilinmesi gerektiğini söyledi.
CTP Milletvekili Salahi Şahiner de, Kıbrıs konusunun önemine işaret ederek, çözüm modelinin, mevcut hükümetlere göre şekillenemeyeceğini, çözüm modelinin BM parametreleri ve uluslararası hukuk çerçevesinde ve tartışmaların doğru zeminde yapılması gerektiğini söyledi.
Görüşmelerin belli başlı noktalarda tıkanabileceğini, iç siyasette belli başlı sorunlar olabileceğini, bu sorunları çözmek için cumhurbaşkanlığı makamının da yapabileceği çok şey olduğunu söyleyen Şahiner, Kıbrıs Türk halkının dışa açılması için cumhurbaşkanının toplum lideri vasfıyla yapabileceği çok fazla atılım olduğuna dikkat çekti.
Yüksek öğrenim ve turizm alanında atılacak bir çok proaktif adım olduğuna dikkat çeken Şahiner, yerli ürünlerin ithalatı konusunda yapılabileceklere dikkat çekti.
UBP Milletvekili Özdemir Berova da, CTP milletvekilerinin yaptığı konuşmalardan, Kıbrıs sorunun geldiği son noktada sonuç odaklı ve süreli bir müzakere olması gerektiği algısında olduklarını gördüğünü belirterek, Kasım sonunda yapılacak 3’lü görüşmeye anlam veremediklerini kaydetti. Berova, bu görüşmeden sonuç çıkmayacağının aşikar olduğuna inanç belirtti.
Kıbrıs konusunda ve hidrokarbon yatakları konusunda Türkiye’nin attığı adımlardan uluslararası camianın duyduğu rahatsızlıklara değinen Berova, Kıbrıs Türk halkının bugün üzerinde yaşadığı topraklarda hür yaşamak arzusunda olduğunu ve bunun için de atılacak her adımın, her türlü fikrin realite içermesi gerektiğini söyledi. Berova, zaman içinde, hayallerin gerçeğe dönüştüğü bir olgu içinde yaşanabileceğini kaydetti.
TDP Milletvekili Zeki Çeler de, toplumda cumhurbaşkanının en üst makam olduğunu ve bu makama toplum olarak sahip çıkılması gerektiğini söyleyerek, lobiciliğin daha da arttırılması için Maliye Bakanlığı’nın kaynağı olup olmadığını sordu.
O makama her gelenin BM parametreleri çerçevesinde hareket etmek zorunda olduğunu belirten Çeler, seçimlerin gelip geçeceğini, bu makamlarla ilgili yapılan konuşmaların da tutanaklarda kalacağını, onun için rakamlar üzerinden konuşmanın daha uygun olacağını kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı, Gürdal Hüdaoğlu da, rakamasal olarak bütçeye ilişkin, her yıl olduğu gibi Maliye Bakanlığı’na bir öneri ile gittiklerini belirterek, ortaya bir taslak çıktığını kaydetti.
Tasarrufa daha fazla eğilme girişimi nedeniyle arzu ettiklerinden biraz daha düşük bir bütçe olduğunu ifade eden Hüdaoğlu, cumhurbaşkanlığı olarak kendilerinin de, bu yıl gereksiz fuzuli harcamalardan kaçındıklarını, tasarruf yapmaya çalıştıklarını kaydetti.
Federasyonun neden şeytanlaştırıldığını soran Hüdaoğlu, Kıbrıslı Türklerin federasyon istemini geçmişten bu yana dile getirdiğini değinerek, federasyon için gösterilen çabalara örnekler verdi.
Ne kurulan KKTC ile, ne Kıbrıs Türk halkının bugüne kadar gösterdiği iradeyle, ne de müzakerelerle çelişik bir durum olmadığını söyleyen Hüdaoğlu, “Kıbrıslı Rumlar bir şeyden kaçıyorsa, paylaşmaktan, çözümden kaçıyor, modele ilişkin bir şey yok” dedi.
Federasyon’un aslında Kıbrıslı Türklerin, tüm dünyaya benimsettiği bir durum olduğunu ifade eden Hüdaoğlu, “Masa Kıbrıslı Türklere teorik olarak bir şey getirmedi ama teorik olarak bir şey de kaybettirmedi” dedi.
Kıbrıslı Türklerin, bugüne kadar biriktirilen şeylerin çöpe atılmasına değil, bugüne kadar biriktirilenlerin toplanıp ortaya konmasına ihtiyacı olduğunu vurgulayan Hüdaoğlu, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın pasif kaldığı eleştirilerine cevaben, bugüne kadar yaptığı görüşmelere ve temaslara değindi.
Hüdaoğlu, “Somut olarak elde edilmiş BM müktesebatına girmiş görüşmeler var, bu asla tutuk bir politikaların ürünü olamaz” dedi.
Hüdaoğlu, Akıncı’nın görevde bulunduğu sürede kimlerle görüştüğünü de sıraladı. Hüdaoğlu, “Dış temaslarda sayılar değil sonuç önemli” dedi. Hüdaoğlu, Akıncı döneminde Kıbrıs Türk toplumunun taleplerinin BM raporlarına girdiğine dikkat çekti. Hüdaoğlu, örneğin eski cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı da ABD Başkan Yardımcısıyla görüşmedi diye eleştirmenin doğru olmayacağını kaydetti.
İç meseleler konusunda yapılan eleştirilere de yanıt veren Hüdaoğlu, Cumhurbaşkanı’nın, başbakan komutanlar, polis genel müdürü ile düzenli olarak görüştüğünü, gerektiğinde ilgili bakanlarla görüştüğünü, konular hakkında somut önerileri bulunduğunu, projeleri olduğunu aktardı.
“Cumhurbaşkanı iç meselelere karşı hiçbir zaman kayıtsız kalmadı” diyen Hüdaoğlu, Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası konusunda yapılan çalışmaları anlatarak, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın bir öncü kurum olarak, pek çok kurumla işbirliği içinde çalıştığını kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın ayrı bir kalemi bulunmadığını söyleyen Hüdaoğlu, orkestranın gelişimini durdurmak niyetinde olmadıklarını vurguladı.
Hüdaoğlu, senfoni orkestrasıyla ilgili yasanın önceki cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu döneminde yapıldığını ancak orkestranın Akıncı döneminde hayata geçtiğini kaydetti.
Hüdaoğlu, önümüzdeki günlerde ücretli konserlere geçileceğini, bunun hem yasanın emri, hem de sanatın değer eden bir şey olduğunu, yapılan işin manevi hakkının verilmesi amacıyla konserlerin ücretli olacağını kaydetti.
Örtülü ödenek konusunda da değerlendirmelerde bulunan Hüdaoğlu, KKTC’nin genel bütçesi içinde on binde biri oranında bir örtülü ödeneği olduğunu, bu konuda başka ülkelerden örnekler verdi.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ihtiyaç hissettiği anda bu ödeneği kullanabileceğini, ancak bunun şeffaflıkla yapılabileceğini söylediğini ifade eden Hüdaoğlu, son 3 yıldır bu ödeneğe artış yapılmadığını da ekledi.
Telefon ücretleri konusuna da değinen Hüdaoğlu, fiyatları belirleyen kişinin Cumhurbaşkanı değil, şirketler olduğuna dikkat çekti.
Hüdaoğlu, cumhurbaşkanının fiyatları mümkün olduğunca düşük tutması yönünde ilgili şirketlere telkinde bulunduğunu, cumhurbaşkanının sadece bu meselenin siyasi kararını aldığını kaydetti.
Yenikent’te bir ilkokul açılması isteminin cumhurbaşkanlığınca reddedildiği yönündeki eleştiriyi de yanıtlayan Hüdaoğlu, Eroğlu döneminde başlatılan bir proje olduğunu, donemin hükümetinin arazi tahsisini iptal etmesinin ardından yeni bir arazi tahsisi yapıldığını ve Cumhurbaşkanı Akıncı döneminde söz konusu arazinin çocuk izlem merkezi yapılması için muhafaza edildiğini aktardı.
Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu da eleştirileri yanıtlayarak, Maliye Bakanlığı’nın bütçelere bakış açısının hiçbir zaman seçim var düşüncesiyle olmadığına işaret etti ve diğer eleştirileri de yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı bütçelerine bakıldığında 2018’deki enflasyon oranın yüzde 32 olduğunu, 12.80 oranında artış yapıldığını, 2019’da tahmin edilen enflasyon oranın 10.16 tahmin edildiğini, bütçede 7.66’lık bir artış yapıldığını, yani 2019’daki enflasyonun bütçenin 2.5 katı olduğunu, 2020’deki bütçenin 0.75 katı olduğunu belirterek, yapılan artışın nasıl düşük olabildiğini sordu.
Amcaoğlu, sadece projeler kaleminde yüzde 41’lik bir artış yapıldığını söyleyerek, Taşınmaz Mal Komisyonu kararlarına da dikkat çekti.
2018’de 75 milyon kaynak olduğunu, bunun 45 milyonunun ödendiğini, geçmiş hükümetle anlaşma yapılamadığı için 2019’da bunun hiç birinin ödenmediğini, 2020’de ise Taşınmaz Mal Komisyonu’na 100 milyonluk bir kaynak konulduğunu söyleyen Amcaoğlu, kaynakların TC tarafından verildiğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığı bütçesi ardından 3 milyon 323 bin 400 TL’lik Ombudsman bütçesini ele almaya başladı.
Ombudsman Emine Dizdarlı komitede yaptığı konuşmada, daire hakkında bilgi vererek, dairelerinin bağımsız anayasal bir kurum olduğunu belirtti, dairenin 1996’dan bu yanan faaliyet göstermesine rağmen, yaklaşık 10 yıl ombudsman atanmadığını anımsattı.
Hala bir daire müdürleri olmadığını ifade eden Dizdarlı, yakın bir zamanda dairelerine müdür ataması yapılmasını temenni etti.
Dizdarlı, baş denetçi ve denetçi kadrolarındaki eksikliklere de dikkat çekerek, daire yasasının öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla sınırlı bütçe ve yetersiz çalışanla görev yapmaya çalıştıklarını söyledi.
Aynı kararlılıkla çalışmalarına devam edeceklerine dikkat çeken Dizdarlı, soruşturma ve denetimlerin her alanda olması gerektiğini, idarenin doğru ve amaca uygun kararlar üretmek için çalıştığını aktardı.
Dizdarlı, kısa zamanda dairelerinin geliştiğini belirterek, amaçlarının kurumsallaşama olması gerektiğini söyledi.
KKTC ombudsmanı olarak hem topluma katkı, hem de dairenin KKTC’de ve Avrupa’da olumlu yeri olması için çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Dizdarlı, bunun KKTC’nin tanıtımı açısından da önemli olacağını sözlerine ekledi.
Dizdarlı’nın konuşmasının ardından Ombudsman Bütçesi oybirliği ile onaylandı ve komite çalışmalarını tamamladı.