Havadis Gazetesi Genel Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni Başaran Düzgün, toplumun çok zor günlerden geçtiğini, kimsenin tahmin edemeyeceği ve daha önce deneyimlemediği, görünmez bir düşmanla karşı karşıya olduğunu söyledi.
“Meselemiz, önce sağlığımız sonra da bozulan veya duran ekonomimizdir” diyen Düzgün, bu mücadelede, medyanın önemli bir yeri olduğunu ifade etti.
Böyle bir süreçte, gazetecilerin evde oturmasının beklenemeyeceğini, nitekim de bunu tercih etmediklerini ve halkın yanında olduklarını vurgulayan Düzgün, “Yetkililer tarafından, gerekli önem verilseydi, bu dönemde, elbette medyanın daha da muazzam katkısı olacaktı” dedi.
Kamunun, doğru ve hızlı haber almasını sağlamak için, gazetecilerin kendi aralarında örgütlendiğine, şu anda sahada çalışan ve emek sarf eden yüzlerce medya emekçisi olduğuna dikkat çeken Düzgün, ekonomik darboğazın, medyayı da büyük ölçüde etkilediğini belirtti.
“Birçok gazete basılı yayını durdurmak zorunda kaldı. Çünkü satışlar sıfırlanma noktasına geldi” diyen Düzgün, toplumun evde kalmak durumunda olmasının bir bedelinin de gazete satamamak olduğunu hatırlattı.
Düzgün, “Medyada sadece ekranda görünen insanlar çalışmıyor. Bu işin baskıcısı var, dağıtıcısı, muhasebecisi, reklamcısı, mutfak personeli gibi onlarca yüzlerce çalışanı var arka planda. Bunun gibi birçok insan işsiz kalmış durumda” dedi.
Hükümet yetkililerinin, büyük bir kriz içinde, 10 binlerce yardıma muhtaç insanla ilgilenmesinden ötürü, medyayı görmezden gelmesini ilk başta hoş karşıladıklarını ama sonrasında bunun bilinçli olduğunun ortaya çıktığını savunan Düzgün, “Medyayı gönüllü açtınız ve çalışıyorsunuz diyerek, geride kalan yüzlerce insanla birlikte hepimizi cezalandırdılar” dedi.
“Bu lanet virüsle mücadele etmek, hükümetin 10 bakanı, 15 müsteşarıyla olmuyor. Mücadeleye tüm toplumu katmak gerekir” diyen Düzgün, gazetecilerin, böylesi bir dönemde, sivil toplumun sesini duyurmak, gerçekleri yazmak, eleştiri getirerek, daha iyisinin yapılmasının önünü açmak gibi önemli görevleri olduğunu hatırlattı.
Gazeteciler birliğinin, Bakanlar Kurulu’na yazdığı birkaç uyarı mektubu olduğunu da hatırlatan Düzgün, Başbakanı, buna rağmen, hükümet yetkililerinin ısrarla havuz medyası oluşturma yolunda olduğunu söyledi.
Düzgün, “Devletin kanalı BRT, devletin resmi haber ajansı TAK ve bir de kumar baronlarının televizyonu yeterli bunlar için. Bakıyorum her gün, kadrolu gibi bu canlı yayınlara katılıyor Başbakan. Başka bir yere de açıklama yapmıyorlar” dedi.
“Bu televizyonun patronu, daha ilk günden çalışanlarını sokağa attı ve hükümetin kapısına yığdı” diyen Düzgün, Başbakanın ve etrafındakilerin, her gün bu kişinin televizyonundaki canlı yayınlara katılmaya devam etmesinin ve bağış kampanyasına destek vermesinin anlaşılabilir bir yanı olmadığını söyledi.
Düzgün, “Kiminin cebinde 10 lira olur kiminin cebinde 10 milyon TL. Herkes böyle dönemlerde elini taşın altına koyar. Ama bu insanlar yüzünden, bütün fatura emekçiler üzerinden kesiliyor. Başbakan, her gün, işçisini ilk günden kapı önüne koyan kumar baronlarının televizyonlarında boy gösteriyor. Başbakan niye katıldığı o canlı yayınlarda, sizin patronunuz elini cebine attı mı bu dönemde diye sormuyor?” dedi.
“Sayın Başbakanın, bunların emrine girdiği cümlesini kurmak istemiyorum ama dün net bir şekilde ortaya çıktı. Şimdiki dertleri Facebook, hepimizin sesini kısmaya çalışıyorlar” diyen Düzgün, bu kesimin şimdi de sosyal medya ve özellikle Facebook özelinde bir yaptırım peşinde olduklarını söyledi.
İnsanların, Facebook üzerinden seslerini duyurduklarını, eleştirilerini buradan yaptıklarını, bir çok medya kuruluşunun da, yayınlarını buradan yaparak okuyucu ve izleyicisine ulaştığını belirten Düzgün, Facebook’un, tüm toplumu buluşturan bir platforma dönüştüğünü kaydetti.
Düzgün, “Sosyal medyada spekülasyon yapan var mı, var. Ama bu, az önce saydığım gerçeği değiştirmiyor. Ortada şu an Facebook demokrasisi var. Biz ve bizim gibi birçok kurumun sesini duyurabilmesi için bir tek bu platform kaldı” dedi.
Kumarhane ve otel sahiplerinin, işçi çıkardıkları için sosyal medya üzerinden büyük tepki topladığını ve bundan da rahatsızlık duyduklarını söyleyen Düzgün, vatandaşın, yetkililere dahi ulaşabileceği tek alanın burası olduğuna dikkat çekti.
Düzgün, “İnanabiliyor musunuz, canlı yayında Başbakanla konuşulan konu şu; Efendim bu Facebook’ta yazarlar, çizerler, hakaret ederler. Savcılığa şikâyet yaptım da bir yasa çıkaralım. Facebook’a sınırlama getirilsin. Bu inanılır gibi değil” dedi.
Televizyon sahibi kumar baronlarının, savcılık marifetiyle yasa çıkararak ve polise de yetki vererek, sosyal medyayı susturmayı hedeflediğini, Türkiye’de yapılan uygulamalara benzer uygulamalar istediklerini savunan Düzgün, “Sayın Başbakan bunlarla birlikte çalışıyor. Bu dehşet bir şeydir” dedi.
Bu konuşulanlara, şiddetle karşı çıkılması gerektiğini belirten Düzgün, “Basını susturdunuz, gazeteler yayınlarını durdurmak zorunda kaldı, televizyonlar can çekişiyor. Gazetecilerin, izleyiciyle tek buluşma noktası burası kaldı, onu da yasayla susturacaklar” dedi.
Tüm bu yaşananlardan, Başbakan ve hükümet yetkililerinin, kumar baronlarıyla birlikte mesai yaptığının anlaşıldığını söyleyen Düzgün, “Başbakan, tüm kamuoyu önünde, yüksek perdeden Dome Otel’i şikâyet etti, yaraladı” diyen Düzgün, Başbakan Ersin Tatar’a seslendi: Peki o ekrandayken, beyefendi, bu kadar çalışanını niye işsiz bıraktın, niye otellerini devlete vermedin diye niye sormuyorsun?