Tunus’ta 23 yıl ülkeyi demir yumrukla yöneten Zeynel Abidin bin Ali, seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin kendini yakması sonrası başlayan gösteriler sonrası devrildi.
Bin Ali, ülkeyi terk ederek bundan sonra yaşamını sürdüreceği Suudi Arabistan’a giderken, onun baskısından kaçıp sürgünde yaşayan Tunuslular da ülkelerine dönmeye başladı.
Dönenlerden biri de Raşid el-Gannuşi’ydi.
1941’de ülkenin güneyindeki Gabes vilayetine bağlı El-Hamme kentinde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Gannuşi, Arap dünyasının köklü eğitim kurumlarından Zeytune Medresesinin bölgedeki bir şubesinde öğrenim gördü.
Başkent Tunus’ta üniversiteyi bitirdikten sonra yüksek tahsiline Kahire ve Şam’da devam etti.
Gannuşi, Paris Sorbonne Üniversitesinde başladığı felsefe alanındaki doktora eğitimini 1968’de tamamladı.
Eğitim hayatının bitmesi ile Gannuşi’nin fırtınalı siyasi hayatı da başlamış oldu.
Öyle ki Gannuşi, eğitim hayatının bitmesinin akabinde muhalif tutumu ile ülkenin kurucu lideri Habib Burgiba’nın dikkatini çekti, hakkında davalar açıldı.
Yargılandığı davalarda müebbet hapis cezası aldı ancak Burgiba idam edilmesini istiyordu. Başarılı da oldu. Ancak ülkede beklenmedik bir darbe, Gannuşi’nin hayatını kurtardı.
Dönemin Başbakanı Zeynel Abidin bin Ali, 1987’nin kasım ayında kansız bir darbe yaparak Burgiba’yı görevinden uzaklaştırdı.
Bu darbe, ona hürriyet yolunu açtı. Gannuşi, 14 Mayıs 1988’de özgürlüğüne kavuştu.
Özgürlüğüne kavuşmasının ardından İslami eğilimli hareket (Daha sonra Nahda Hareketi) kurmak isteyen Gannuşi’nin talebi, yönetim tarafından reddedildi. Bu talep aynı zamanda Zeynel Abidin bin Ali’yle arasının açılmasının en büyük nedeni olacaktı.
Kendisi ve arkadaşları hakkında “Devlet başkanına karşı komplo kurmak” suçlaması ile açılan davalarda müebbet hapis cezası almasının akabinde ülkeden ayrıldı.
İlk önce Cezayir’e, sonra Sudan’a, daha sonra ise İngiltere’ye gitti.
Gannuşi’nin sürgün hayatı da böylece başlamış oldu.
1991’de sürgünde yaşadığı İngiltere’nin başkenti Londra’da Nahda Hareketinin başkanlığına seçildi.
Gannuşi, sürgün hayatını 21 yıl sonra sonlandırdığında, başkent Tunus’taki Kartaca Uluslararası Havalimanı’nda kendisini binlerce kişi karşıladı.
Siyasi mücadelesine de kaldığı yerden devam etti. Hareketle aynı ismi taşıyan Nahda Partisi kuruldu.
Zeynel Abidin bin Ali’nin devrilmesinden sonra ülkede 2011’in ekim ayında kurucu meclis seçimleri yapıldı. Gannuşi’nin başında olduğu Nahda Hareketi, 217 koltuklu mecliste 70 milletvekili kazandı.
Esasen Gannuşi’nin Tunus için üstlendiği rol yeni başlamıştı. Hiçbir makama aday olmayan usta siyasetçi, ülkede çatışma yaşanan alanlarda diyaloğun geliştirilmesi taraftarı oldu. Ülkedeki siyasi geçişin kolaylaştırılmasında üstlendiği roller, rakipleri tarafından dahi övüldü.
Tunuslular 2014 yılında, bu sefer genel seçimler için sandık başındaydı.
Gannuşi’nin Nahda Hareketi, daha sonra cumhurbaşkanı olacak Baci Kaid es-Sibsi’nin liderliğini yaptığı Nida Tunus Partisinin ardından ikinci sıraya yerleşti.
Gözlemciler, Gannuşi’nin 2014’teki seçimlerin ardından parti içerisinde kendisine muhalif kesimlere rağmen Nida Tunus ile ittifak kurmasını dönüm noktası olarak değerlendiriyor.
Zira Nahda Hareketinin 2018’deki belediye seçimlerinde ve 2019’daki genel seçimlerde birinci sırada çıkmasının nedeni, bu uzlaşmacı tutuma bağlanıyor.
Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi, partisi seçimlerde parlamentoda en fazla koltuğa sahip parti olmasına rağmen başbakanlığa aday olmayacağını açıkladı.
“Arap Baharı” olarak adlandırılan sürecin akabinde uzlaşmacı tutumu ile Tunusluların beğenisini kazanan Gannuşi, Meclis Başkanı olarak seçildi.
Uzmanlar, Meclis Başkanlığı makamı ile Gannuşi’nin uzlaşmacı ve birleştirici rolünü sürdürmek istediğini söylüyor.
Kaynak: TRT Haber, Ennahda, Al Jazeera, AA