- Advertisement -spot_img
Ana SayfaKıbrısÖzersay: Türkiye’nin Kıbrıs politikasını şekillendirme imkanımız en önemli gücümüzdür

Özersay: Türkiye’nin Kıbrıs politikasını şekillendirme imkanımız en önemli gücümüzdür

- Advertisement -spot_img

Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, “Türkiye’nin Kıbrıs politikasını şekillendirme imkanımız en önemli gücümüzdür” dedi.

Özersay, katıldığı bir programda, dış politika vizyonunu, geçmiş günlerde yapılan kapalı Maraş toplantısını, garanti sistemini ve bağlantılı diğer soruları yanıtladı.

“BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarını uygulamamız gerekir” diyenlere “Bu kararları okudunuz mu?” sorusunu yönelten Özersay şöyle devam etti:

“O kararlarda Türkiye Cumhuriyeti’yle KKTC arasında büyükelçi teatisini kınayan ve yasa dışı diye tarif eden ve geri alınması gerektiğini belirten ifadeler var. Uygulayalım mı bu kararları bire bir? TC Büyükelçiliği’ni kapatalım mı mesela? Afaki konuşmalara herkesin karnı toktur artık. Bilerek konuşmak lazım. Herkesi rasyonaliteye davet ediyorum. İki yıldır Dışişleri Bakanıyım. İki şeyi başardığımıza inanıyorum. Rum tarafı kapalı Maraş’a ilişkin bizim aleyhimize yeni bir güvenlik konseyi aldırmaya çalıştı geçen yıl. Yaptığımız temaslarla bunu önledik. Çünkü makul bir izahatımız vardı. İkincisi ve daha önemlisi geçen süre zarfında; başlangıçta çok tereddütlü olan Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, kapalı Maraş’ı Kıbrıs Türk yönetimi altında eski sakinlerinin mülkiyet hakkını göz ardı etmeksizin açmaya, bu politikayı destekler bir noktaya getirdik. Kıbrıs Türk halkı olarak bilgi, yaratıcılık ve yeni fikirle Türkiye’nin hem Doğu Akdeniz’e hem de Kıbrıs sorununa ilişkin politikalarını şekillendirme gücümüz en önemli gücümüzdür. Maraş somut bir örnektir. Evet bir seçim döneminin eşiğinde kapalı Maraş’la ilgili rasyonel bir tartışma çok mümkün görünmüyor. Yaşadık, gördük. Ama en azından bu gerçeklerin bilinmesini istedim”

Kudret Özersay, programda, 6 sene önce de söylediği gibi, Cumhurbaşkanlığındaki örtülü ödeneğin örtüsünü kaldıracağını belirtti.

Cumhurbaşkanı olmadan da benzer girişimleri olduğunu anlatan Özersay, şöyle devam etti:

“Belki Cumhurbaşkanlığında değil ama Dışişleri Bakanlığı görevine geldiğimde yarım milyonluk hane halkına yardım ödeneğini tek bir kuruşunu harcamadan Maliye’ye iade etmiş birisiyim. Söylediğimi bakan olduğumda yaptım. Bu yılki bütçede bir kuruş bile hesap verilemeyen nitelikte bir harcama yapmayı kabul etmedim, hane halkına yardım ödeneğini kabul etmedim. Bu yaptığım, bundan sonra yapacaklarımın da güvencesidir. Cumhurbaşkanı seçilmem durumumda, Sayıştay’ın denetiminde belgesini de sunarak harcama yaparım. Devletin parasını alıp bir yere koyup sonra da ‘hiç kimseye hesap vermeden istediğim gibi harcarım’ demeyeceğim”

Özersay, evinden bakanlığa kendi arabasıyla gittiğini, bakanlıkta çayı, kahveyi ve yemeği kendi cebinden ödediğini, siyasi faaliyetleri için yaptığı telefon görüşmelerini de kendi şahsi telefonundan yaptığını ve kendisinin ödediğini vurguladı.

Garantilerle ilgili “bunlar tabu değil” şeklindeki yorumları da geçmişte net şekilde eleştirdiğini ifade eden Özersay, Kıbrıs Türk halkının belki de en geniş konsensüse sahip olduğu konunun garantiler olduğunu söyledi.

“Kıbrıs Türk halkı garanti sisteminin devamından yanadır. Ben de aynen bunu savunuyorum” diyen Özersay, bunun ne şekilde olacağının yaratıcı bir biçimde oturulup konuşulabileceğini anlattı.

Özersay şu sözlerle devam etti:

“Etkin ve fiili bir garanti sistemi olmak zorundadır. Kendimizi kandıracak bir garanti sistemi değil. Yaşadıklarımız da bu taleplerimizin haklı olduğunu gösterir. Garantörler birlikte müdahale etsin ama anlaşamazlarsa BM Güvenlik Konseyi devreye girsin. Ya da AB garantisi olsun gibi altı boş ve güvenilemeyecek yaklaşımlar etkin ve fiili garanti sağlamaz elbet…”

Müzakere sürecinde harita verilmesinin de sorulması üzerine Kudret Özersay; nihai aşamaya gelinmedikçe, müzakerelerde son aşamaya gelinmedikçe harita verilmemesi ve konuşulmaması gerektiğini savunduğunu ancak son dönemde bu konuda ciddi bir zafiyet yaratıldığını ifade etti.

Özersay sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunu BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan rapora yazdırmış insanlarız biz. Müzakere tekniği açısından da bunu o aşamada görüşmek hataydı. Harita vermek demek muhatabınıza haritada nereye esneyebileceğinizin resmini vermek demektir. Harita verilerek Kıbrıs Türkü dezavantajlı bir konuma sokulmuş oldu. Ben bu seçim sürecini başkasının hatası üzerinden yürütmeyi düşünmüyorum. O nedenle geçmişte kim ne yaptı noktasından ziyade kendi yapacaklarım çerçevesinde konuşmak istiyorum. 10 yılı aşkın müzakere tecrübemle baktığımda garantiler tabu değildir lafının büyük bir gaf olduğunu görüyorum, zaten Crans Montana’da Rum tarafı süreci sekteye uğratıp ayrıldığında sanırım herkes harita verilerek nasıl bir yanlış yapıldığını da gördü.”

Kudret Özersay, kapalı Maraş’a dair toplantının hükümetin yaptığı icraat ya da yeni atılan bir adım olarak algılanmaması gerektiğini vurguladı.

Özersay, “Hükümet olarak kapalı Maraş’a ilişkin alınan bir karar var. Bu karar çerçevesinde sorumluluk Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndadır. Bir envanter çalışması yapılıyor. Böyle bir karar alınması için Bakanlar Kurulu’na öneriyi getiren de biziz. Çünkü bizim alanımıza yani Dışişleri Bakanlığı’nın alanına giren bir meseledir. Şu anda da envanter çalışması devam ediyor. Geçen gün yapılan toplantı Maraş ve envanter çalışmasının bir devamı niteliğinde değildir, sivil toplum örgütü ve çeşitli isimlerin katıldığı bir tartışma toplantısıdır. Faydalı görüşler ortaya konulursa tabi ki dikkate alırız ancak bu aşamada aldığımız yeni bir karar ya da attığımız yeni bir adım yoktur. Birileri Cumhurbaşkanlığı seçimi geldi, o nedenle Maraş açılıyor havası yaratalım gibi bir düşüncedeyse boşuna heveslenmiş olur çünkü bu halk bu yaklaşımlara prim vermez” ifadelerini kullandı.

Maraş toplantısının Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yapılmasını tercih etmediğini ama bu saatten sonra konuyu daha fazla irdelemenin de bir başka istismar olacağını vurgulayan Kudret Özersay, şöyle devam etti:

“Toplantının yapılma düşüncesinden daha önce bahsedilmişti ama son dönemde Sayın Akıncı ile Türkiye arasındaki tartışmalar ve gerilen ortamın tam göbeğine böyle bir şeyin düşmüş olması tercihim değildi. Bir gerçek var. Bir sivil toplum örgütü böyle toplantılar yapabilir. Bir üniversite de böyle bir toplantı yapılabilir. Yapılan bu toplantıyla biz hükümet olarak yeni bir karar almış ya da adım atmış olmadık. kapalı Maraş’ın ne şekilde açılacağının kararını da almadık. Hükümetin ortaklarından birisi olarak, özellikle de bu projeyi Bakanlar Kurulu’na getiren ve bu projeyi yürütmekten sorumlu olan Bakan olarak diyorum ki; bu konuda yeni bir adım atılmış değildir ve envanter çıkarma çalışması devam etmektedir. Sanki yeni bir adım atılmış gibi bir hava yaratıp seçim yatırımı olarak kullanmak ne kadar yanlışsa burada yapılan bir tartışma toplantısını bahane ederek kapalı Maraş’ın açılması düşüncesine yüklenilmesi de o kadar siyasi istismardır.

Vatandaş her iki yaklaşıma da inanmaz, itibar etmez. Biz devlet adabı gereği hükümetin Bakanı olarak belirli ölçüler içinde yapmamız gerekeni yaptık. Kısa bir konuşma yapmamın sebebi de neyin ne olduğunun bilinmesini sağlamaktı. Hükümet olarak pozisyonumuzun ne olduğunu söyledim. Onun ötesinde bir şeyin bu aşamada olamayacağını, her ne karar alırsak alalım bunun seçimden sonra uygulamaya girebileceğini söyledim. Madem bu hükümet bir koalisyon hükümetidir, hükümetin bir kanadı olarak pozisyonumu ve düşüncemi net bir şekilde ortaya koydum.”

Envanter çalışmasının pek çok başlıkta tamamlandığını belirten Özersay, binalarla ilgili envanter çalışmasının Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin (DAÜ) yapması konusunda anlaştıklarını, protokolün de yakında bakanlığı ile DAÜ arasında imzalanacağını ifade etti.

Geçen hafta bahse konu protokolün imzalanması yönünde Bakanlar Kurulu’nda karar alındığını da vurgulayan Özersay “Her ne karar alınacaksa önce elimizde anlamlı ve bilimsel veriler olmalıdır. Bu nedenle de envanterin tamamlanmasıyla yani Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra adım atılabilecektir. Bu protokol Bakanlar Kurulu’nda geçen hafta onaylandı, Maliye Bakanlığı tarafından da bir kaynak ayrıldı. Bu protokol çerçevesinde DAÜ Mühendislik Fakültesi uzmanları bu çalışmayı yapıp sonuçlarını bizimle paylaşacak. Böylece de envanter çalışması tamamlanmış olacak” dedi.

“Kapalı Maraş’la ilgili ‘uluslararası hukuk çerçevesinde’ denildiğinde herkes kendine göre bir şey anlıyor olabilir. Bir uluslararası hukuk profesörü olarak ne anladığımı çok iyi biliyorum. Bu konuda yapılan bazı açıklamaların da talihsiz açıklamalar olduğunu düşünüyorum. BM Güvenlik Konseyi kararları var, bunu BM kontrolünde açmamız gerekiyor diyenler var. Buna sadece gülümsüyorum. Çünkü bunu söyleyen isimler daha önce hükümette oldular, cumhurbaşkanını belirleyen oldular, ama bu görevlerdeyken o Güvenlik Konseyi’nin kararı ve gereği bağlayıcıysa onlara göre; o Güvenlik Konseyi’nin hilafına o Maraş’ı kapalı tuttular” şeklinde konuşan Başbakan Yardımcısı, 6 sene önce cumhurbaşkanlığı konusunda bastığı kitapçıktaki ifadeleri hatırlattı.

Özersay, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaydım; kapalı Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetimi altında açılabileceğini, bunun da eski sakinlerine mülklerin kullanımını iade ederek ama aynı zamanda vakıfların mülkiyet hakkına dair haklarını saklı tutarak yapmanın mümkün olduğunu, bunu Kıbrıs Türk yönetimi altında yapmanın askeri bölge statüsü altından yapmanın yeni bir sivil bölgeye çevirerek Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden yapılacağını anlattım. Gülenler oldu. Ama bugün neredeyse herkes ‘Maraş açılabilir ya da açılmasına ben de karşı değilim’ der noktaya geldi” dedi.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
Stay Connected
16,985BeğenenlerBeğen
2,458TakipçilerTakip Et
61,453AboneAbone Ol
Must Read
- Advertisement -spot_img
Related News
- Advertisement -spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz