Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanlığına seçilen Ursulavon der Leyen, “Avrupa gücün dilini öğrenmeli.” dedi.
AB Komisyonu Başkanlığı görevine 1 Aralık’ta başlayacağı öngörülen Von der Leyen, Konrad Adenauer Vakfı’nın Almanya’nın başkenti Berlinde her yıl düzenlediği “Avrupa konuşması” etkinliğine katıldı.
Von der Leyen, buradaki konuşmasında, Avrupalıların kendilerine güvenmesini isteyerek, AB’nin gücünü, Avrupa çıkarları doğrultusunda kullanmasını talep etti.
AB’nin, güvenlik politikası gibi uzun bir süre başkalarına yaslandığı konularda “kendi kaslarını geliştirmesi” gerektiğini, sadece “yumuşak güç” olmanın yeterli olmayacağını belirten von der Leyen, “Avrupa gücün dilini de öğrenmeli.” ifadesini kullandı.
Çin’in Avrupa’nın önemli ticari partneri olduğuna işaret eden Von der Leyen, “Ancak Avrupa da Çin’in en büyük ticari partneri. Ticaret yaptığımız koşulları etkileyebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.
Von der Leyen, şirketlerin çalışma koşulları ve çevreyi koruma düzenlemeleri gibi standartlara uymalarına gelecekte daha fazla dikkat edileceğini kaydetti.
Avrupa’da umutsuz olmak için bir sebebin bulunmadığını ifade eden Von der Leyen, “Avrupa bugün inandığımızdan daha caziptir.” diye konuştu.
Von der Leyen, İngiltere’nin AB’den ayrılacağına (Brexit) da değinerek, “Brexit, başlangıçta sanıldığı gibi AB için bir parçalanma sürecinin başlangıcı olmadı.” dedi.
Tam aksine Brexit müzakerelerinde 27 AB ülkesinin birlikte durduğuna işaret eden Von der Leyen, “Brexit’in şoku bizi daha güçlü şekilde birleştirdi.” ifadesini kullandı.
AB’nin genişleme politikasına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Von der Leyen, şöyle devam etti:
“Batı Balkan ülkelerinin AB perspektifine sahip olması bizim çıkarımıza. Biz aynı kıtayı, aynı tarihi, aynı kültürü ve aynı zorlukları paylaşıyoruz. Kuzey Makedonya ve Arnavutluk’tan çok şey talep ettik. Onlar, hepsini yerine getirdi. Biz de sözümüzü tutarak katılım sürecini başlatmak için imkan sağlamamız lazım.”
Von der Leyen, AB’nin Batı Balkan ülkelerine perspektif sunmaması durumunda Çin, Rusya, Türkiye veya Suudi Arabistan gibi başka ülkelerinin bu boşluğu dolduracağını kaydetti.
DB/TAK