Kimi zaman Temel Reis’in yediği ıspanağın demir deposu olduğunu sandık, kimi zaman ‘İsviçreli uzmanlar’ tarafından önerilen bazı ürünleri ‘sağlımızda mucizeler yaratacak’ düşüncesiyle tüketmeye başladık.
Nasıl ki yıllar sonra ıspanağın içindeki demir oranının sanılandan çok daha düşük miktarda olduğu ortaya çıktıysa, son dönemde yapılan kimi ‘bilimsel’ açıklamaların da ticari kuruluşların politikalarını destekler şekilde oluşturulduğu görüldü.
Parayla istedikleri gibi makale yazdırdılar
Kısa bir süre önce Avustralya’da bir üniversitesinin ‘mantar tozunun sağlığa olumlu etkileri’ konusunda yaptığı açıklamanın aslında gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmıştı. Buna göre mantar tozu satan bir ilaç şirketi üniversiteye para vermiş ve bu tozun sağlığa iyi geldiğine dair bilimsel bir makale yazılmasını sağlamıştı.
Bu durum gözleri bir kez daha insan sağlığı ve gıda güvenliği ilişkisine çevirdi. Hem bu süreci hem de alınması gereken tedbirleri Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan ile konuştuk.
Bilgi kirliliği vatandaşı sağlığından ediyor
Prof. Dr. İlhan, sağlık, sağlığı koruma, sağlıklı beslenme ve hastalıkların tedavisi konularında son dönemde giderek artan bir bilgi kirliliği olduğunu belirterek, yazılı, görsel ve bilhassa sosyal medyanın bu sürecin taşıyıcı kolonlarından biri olduğunu söyledi.
Kimi zaman bir davranışın, kimi zaman ise bir ürünün mucizevi olarak sağlığa etki yapacağı konusunda algı yaratıldığını anlatan İlhan, şöyle devam etti:
“Adeta mesaj bombardımanına tutuluyoruz. Gazetelerde, TV’de, sosyal medyada, toplu taşımada, neredeyse kafamızı çevirdiğimiz her yerde bu tür paylaşımları görmek mümkün. Mesaj bu kadar güçlü ve sık tekrarlanan bir hal alınca vatandaş kimi zaman bilimsel olarak doğru ve sağlıklı olan tercihler yerine deyim yerinde ise ‘moda’ tercihlere yönelebiliyor.”
Yetersiz ve sağlıksız beslenen de var ilacını bırakan da
Bu süreçte yanlış davranışlar nedeniyle yetersiz ve sağlıksız beslenen, aşırı/zorlayıcı fiziksel aktivitelere yönelen, ilacını bırakan kişilerin sayısının her geçen gün arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, şöyle devam etti:
“Bu durumun nasıl sonuçları olabileceğini vatandaşlar yeterince önemsemiyor. Halbuki bir süre sonra, hekim tarafından verilen ilaçlar yerine, rastgele tedaviler ve yaklaşımlarla sağlıklarını kaybetmeye, hatta ölüme değin gidebilecek süreçlere adım atıyorlar.
Vatandaşları uyaran kişilerin bunu bilimsel kanıtlara dayandırması çok önemli. Sözde ‘İsviçreli uzmanlar’ ya da ‘Çinli bilim insanları’ gibi başlayan haberler en az güven duyulması gereken haberler. Eğer haberlerde bu tür kalıpları görüyorsanız büyük olasılıkla kanıta dayalı olmayan, ticari kaygı da barındırabilecek, sağlığı bozacak, mevcut hastalığın daha kötüye gitmesine neden olabilecek bilgilerle karşı karşıyasınız demektir. Sağlıkla ilgili bilgi ihtiyacı olduğunda ilk başvurulması gereken kişiler aile hekimleri ya da kişinin takibini yapan hekimler olmalı.”